17 Eylül 2014 Çarşamba

Satranç Hikayeleri Sitesi


Satranç şampiyonlarını biyografik ve kuru bir şekilde değil de onların ilginç özellikleri, hikayeleri ve mücadeleleriyle anlatmayı hedeflemiştik. Pek çok şampiyonun belki de bilmediğiniz özelliğini burada öğrendiniz. Şimdi tanıtacağımız Satranç Hikayeleri sitesinde yurt içi ve yurt dışından pek çok ilginç ve komik satrançla ilgili hikayeler anlatılmakta. İSD'nin iki efsane ismi Kahraman Tovim ve Ersinan Özkan'ın hikayeleri en ilginçlerden. Taimanov'un Fischer'e bu kadar kötü kaybetme sebeplerinden birini okuyunca da çok şaşıracaksınız.

Capablanca'nın nasıl da çapkın bir oyuncu olduğunu ve Rusya'da beğendiği bir kızı yemeğe davet etmek için neler yaptını okumak da ilginç. Peki Kasparov'un neden Olimpiyat salonuna Kahraman Olgaç'ın kimlik kartıyla girdiğini biliyor muydunuz?  Uluslararası basına da konu olan bu olay zamanla Türkiye'de de unutlumuş ilginç bir olay.

Satranç hikayeleri denince rahmetli Ali İpek'i de unutmak olmaz. Onun pek çoğu evde hazırlanmış ince esprileri hala tebessüm ettirir.

Mikhail Tal genç yaşta pek çok hastalıkla uğraşmak zorunda kalmıştı. Bu talihsizlik onu Küba'da da bırakmamıştır. Bir gün Kübalı bir kızla dans etmeye kalkınca başına gelenler (iki anlamda da) gerçekten şaşırtıcı.

Umarız yeterince merak uyandırmışızdır. Buyrun Satranç Hikayelerine

9 Eylül 2014 Salı

Wilhelm Steinitz Çığırı


Fakir işçi babası (Aksini düşüneceğimiz günler ne zaman gelir? "Zengin işçi babası"mesela) ve annesi onu 13'üncü çocukları olarak dünyaya getirmese satranç dünyası ilk resmi şampiyonundan mahrum kalırdı. O zamanki zor şartlara rağmen her nasılsa Steinitz 12 yaşında satranç oynamayı öğrendi. 20'li yaşlarda ise turnuvalarda oynuyordu. Viyana'da matematik ve Prag'da mühendislik eğitimi gördü. Turnuvalarda dev oyunculara karşı başarılar elde etti. 1863 yılında Blackburne'u yenerek önemli bir başarı elde etti. Bu galibiyet Steinitz'e pahalıya patladı çünkü Blackburne ile kapışırken evinden uzakta kalmış ve satranççı müşterilerini Harrwitz'e kaptırmıştı.

"Satranççı müşteri" deyince anlam veremediniz büyük olasılıkla. O zamanların sponsoru diyelim. Eskiden ustalar geçimlerini satrançtan ancak zengin insanlarla oynayarak kazanırlardı. Bedeli karşılığı zenginlerle belki de parasına oynarlardı. Günümüzdeki satranç derslerine benzer bir durum. Farkı eski ustaların rakiplerini yenerek ders vermeleri. Eh tabii amatörün ustayı yenme hayali ayrı bir motivasyon sağlıyordu para akıtmak için. İşte Steinitz evinden uzak kalınca müşterilerini büyük olasılığıyla tatlı dilliliği sayesinde Harrwitz bağlamış.

Şimdiki ustalar daha şanslı düye düşünebilirsiniz ama profesyonel anlamda satrançta onuncu sıradaki bir oyuncu herhalde teniste 10.000'inci sıradaki oyuncu kadar bile para kazanmıyordur.

Neyse Steinitz'a dönersek... Yirmili yaşlarda saldırgan stiliyle herkesi devirmiş. Ne var ki tüm bu başarıya rağmen bir arayışa girerek konumsal bir çığır açmış. Özellikle kapalı konumlarla ilgili getirdiği prensipler, konumsal yaklaşımları, fil çifti üstünlüğünün önemi ona yine büyük başarılar getirmiş. Öte yandan diğer satranççılar bu sağlamcı yeni yaklaşımı pek beğenmemişler ve onu korkaklıkla suçlamışlar. Bu sebeple aynı zamanda satranç köşesi olan Steinitz ile diğer köşe sahipleri arasında karşılıklı yazışmalar başlamış. yıllarca süren bu yazışmalar "Mürekkep Savaşları" olarak bilinir. Sonuçta Steinitz hem tahtada hem tartışmada zaferle çıkmış ve dahası onu tahtindan indirecek Emanuel Lasker de onun öğretileri ile kendini geliştirmiş.

Steinitz bir ara Amerika'ya Morphy ile oynamaya bile gitmiş. Her ne kadar üstünlüğünü kabul ettirse de Morphy yaşadığı sürece onu tam kabullenmemişler. Bilindiği kadarıyla tüm ısrarlara rağmen Morphy ona 5 dakika bile ayırmamış.

Steinitz yaşlılık yıllarında şunu diyormuş: "Şöhrete doydum artık para kazanmak istiyorum" Trajik... Ölümünden bir süre önce ruh sağlığını da kaybeden Steinitz tanrıyı satrançta yenebileceğini ve uzaktan mumu yakabileceğini de iddia etmiş.

Son olarak Büyük Wilhelm'in tek tutmayan teorisi şu: Şahın güçlü bir silah olduğunu ve kendini korumakta gücünün küçümsendiğini söylüyordu. Zaman zaman şahın tehlike altında kaldığı varyantları tercih ederdi. Tamamen yanlış bir söylem değil ama yetersiz olduğu kesin.

27 Ağustos 2014 Çarşamba

Lise Öğretmeni Max Euwe


Hollandalı Max Euwe, güçlü rakibi Alexander Alekhine'i yenerek beşinci dünya şammpiyonu olmuştur. Bir sene sonra unvanı geri veren Euwe belki diğer şampiyonların gölgesinde kalmıştır ama aşağıdaki özellikleri duyunca şaşıracaksınız.

- FIDE Başkanlığı da yapmıştır. Hem Dünya Şampiyonu hem de fIDE Başkanı olan tek oyuncudur.
- 1921 - 1952 yıllaraı arasındaki tüm Hollanda Şampiyonluklarını kazandı. Tek istisnası 1936 yılında Alekhine ile şampiyonluk maçından dolayı katılamaması.
- Lisede matematik öğretmeniydi.
- Genç bir ailenin babası olduğu için sadece yaz tatillerinde turnuvalarda oynayabiliyordu.
- 70 tane satranç kitabı tazmıştır. En ünlüsü Türkçeye de çevrilen "Satrançta Değerlendirme ve Plan"dır.
- 1964 yılında bilgisayar teknolojileri profesörü oldu.
- 1957 yılında 14 yaşındaki Fischer ile kısa bir maç yaptı. Bir oyun kazandı diğer ise berabere oldu.
- Gerçekleşmeyen Fischer - Karpov maçı öncesi FIDE Başkanıydı ve Fischer'in hükmen kaybetmesi ile sonuçlanacak karara imza attı.

Max Euwe, Alehine ile maç yapmadan önce Capablanca şu ilginç yorumlarda bulunmuştu. Bu yorumların görüntü kaydı da bulunmaktadır.

Capablanca: "Dr Alekhine'in oyunu %20 blöf. Dr Euwe'nin oyunu ise daha temiz ve direk. Dr Euwe'nin oyunu - bazı açılardan Alekhine'inki kadar kuvvetli değil - daha dengeli."

Sonrasında Euwe konuşuyor. Duygularının iyimserlik ile kötümserlik arasında gittiğini ama daha önceki sonuçlarının 7-7 olduğunu söylüyor. Gerçekten de Euwe maçı kazanmayı başarır. Alekhine rakibi Capablanca'yı yendikten sonra ona rövanş hakkı vermemiştir ama Euwe bir sene sonra rövanş maçı yapar ama kaybeder. İlk maçta alkol sorunu olan Alekhine içkiyi bırakıp daha ciddi hazırlanmıştır. Buna rağmen Kramnik ve Kasparov gibi ünlü oyuncular ilk maçta Euwe'nin çok güçlü oynadığını durumun Alekhine'in problemleriyle ilgili olmadığını söylerler.

1901 - 1981 yıllararı arasında yaşayan Euwe hayatına pek çok şey sıkıştırmıştır.

19 Ağustos 2014 Salı

Mikhail Moiseyevich Botvinnik


1948 yılında bir otel odasında Dünya Şampiyonu Alexander Alekhine aniden ölünce satranç dünyası belirsizlik içinde kaldı. Çünkü her defasında Dünya Şampiyonunu yenen yeni şampiyon olmuştu. Ama bu sefer Alekhine tahtına sıkı sıkıya sarılıp öteki dünyaya götürmüştü.

Şaşkınlık uzun sürmedi ve 8 oyuncu arasında turnuva yapılmasına kararar verildi. Botvinnik 3 puan farkla kazanarak yeni şampiyon oldu. Botvinnik mühendisti ve hem şampiyonluğu hem de bilimsel kariyerini sürdürebilen nadir şampiyonlardan biriydi (Diğeri de Emanuel Lasker'dir)

Aslında çok önceden beri şampiyonluk için aday bir oyuncuydu ama o yıllarda olaylar oldukça yavaş gelişmekteydi. Örneğin 1938 yılındaki ünlü AVRO Turnuvası'nda hem Alekhine'i hem de Capablanca'yı yenmeyi başarmıştı. Ve Alekhine onunla şampiyonluk maçı yapmayı düşünmüştü.

Botvinnik 1948'de unvanını aldıktan sonra bilimsel kariyerine ağırlık verdi ve ancak şampiyonluk maçlarında ciddi olabildi. 1951 yılında Bronstein ile 12-12 berabere kalarak unvanını korudu. 1954 yılında Smyslov ile berabere kaldı ama 1957 yılında kaybetti. O zamanki kurallara göre bir yıl sonra yaptığı rövanşı kazanarak unvanını geri aldı. Sonra Tal'e unvanını kaybetti ve 1 yıl sonra yine unvanını geri aldı. Nihayet 1963 yılında Petrosian'a kaybetti ama FIDE bu sefer ona rövanş hakkı vermedi ve Botvinnik de uğraşamam diyerek şampiyonluk unvanı peşinde koşmadı.

Sonrasında satranç bilgisayarları konusunda çalıştığı söylendi ama asla dişe dokunur bi sonuç gelmedi. Bunun dışında Botvinnik Satranç Okulu'nu yürüttü ve Karpov, Kasparov ve sonrasında Kramnik gibi oyuncuların gelişimine katkıda bulundu.

Özellikle Kasparov ile daha çok ilgilenmiştir. Bir defasında Kasparov heyecanla bir açılış varyantının iyi olduğunu anlatır. Bunun üzerine Botvinnik ezberci davranmayıp varyantı kendisinin de kontrol etmesi gerektiğinde onu uyarır.

Bir başka olayda ise Botvinnik'in yasaklamasına rağmen Kasparov, Sicilya Savunması oynar ve hocasından azar işitir. Botvinnik'e göre öğrencisi önce Caro Kann savunması'nda uzmanlaşmalıdır.

17 Ağustos 2014 Pazar

Alexander Alekhine


Rahmetli Türkiye Şampiyonu Ali İpek şöyle espri yapardı. "Keşke soyadım Ekin olsaymış. O zaman ben de Ali Ekin (Alekhin) olurdum. Beklenmedik şekilde hocası, ustası Capablanca'yı yenen Alekhine satranç tarihine damga vuran bir oyuncu oldu. Maç yapmadan önce Capablanca "Satranç Makinesi" olarak anılıyordu. Alekhine ise genç bir satranççıydı. Ne var ki şampiyonluk maçına Alekhine çok iyi hazırlanmıştı ve karşılaşma öncesinde şöyle dedi: "Ben 6 oyunu nasıl kazanacağımı bilemiyorum ama Capablanca'nın 6 oyunu nasıl kazanacağını hayal bile edemiyorum." Gerçekten de Alekhine maçı kazandı ve ölene kadar da unvanı elinde tuttu.

İstanbul Satranç Derneği'nde oyuncular güzel hamle yapınca "Alexaaandııır Alekhine" diye zaman zaman bağırırlardı. Gerçekten de Alekhine'in kombinezon kitaplarına giren o kadar net kazancı vardır ki...

Alekhine satranca tutkuyla bağlıydı. Hem inanılmaz bir yeteneği vardı hem de çalışma tutkusu. Capablanca için aynısı söylenemez; doğal bir yetenek ama çok az çalışma. Ve çalışma artı yetenek sadece yeteneği yendi.

Capablanca'nın oyunsonu tekniğinin mükemmel olduğu söyleniyordu. Alekhine bunun böyle olmadığını gösterdi. Dvoretsky'nin bir kitabında Capablanca'nın zaafı çok güzel anlatılmıştır. Capablanca iyi konumlarda pek çok zaman manevralar ve bekleme hamleleriyle rakibin hatasını beklemektedir. Güçsüz oyuncular bu tuzağa sıklıkla düşerler ama Alekhine bu durumu kötü konumlardan kurtulmak için fırsat olarka kullanır. Capablanca direk girişimde bulunmayıp işi uzatınca Alekhine güçlü savunmayla oyunları kurtarır.

Kasparov'un ilk kitaplarından biris Alekhine'in kitabıdır ve onun gibi bir oyuncu olur. Saldırgan, dinamik, açılışlara önem veren oyuncu. Karpov ise kitapçıda Capablanca'nın kitanı bulur. O da Capa stiline sahip olur.

Alekhine bir otel odasında ölü bulunur. Çok sevdiği unvanını yanında götürmüştür.


13 Ağustos 2014 Çarşamba

Kasparov'un Çaresizliği


Dünya Şampiyonu Garry Kasparov satranç politikası ile en çok ilgilenen şampiyondur. Önce 1993 yılında FIDE bayrağı altında şampiyonluk maçı yapmayı reddetti ve Short ile bir başka organizasyon altında maç yaptı. Sebebi FIDE'nin yönetilişini ve toplam ödülü (duygusal sebepler de var elbet) beğenmemesiydi. FIDE'nin tepkisi de Kasparov'u yok saymak ve Karpov ile Timman'a maç yaptırmak oldu.

Kasparov bu hareketi ile FIDE'yi dize getireceğini sandı ama başaramadı. O sırada FIDE Başkanı Compomanes'ti. Kasparov alternatif bir organizasyon kurdu: GMA (Grandmaster Chess Association) ama uzun ömürlü olamadı.

Sonra başa Kirsan Ilyumzhinov geldi. Rusya'nın Kalmukya Federasyonu'nun Başkanıydı aynı zamanda. Bu genç iş adamı Rusya'nın dağılmasından sonra zengin olmuş ve basamakları hızla çıkmıştı.


Kasparov yukarıda gördüğünüz Ilyumzhinov'la da pek anlaşamadı. Ponomariov FIDE şampiyonuyken onunla maç yapma ihtimali kalmayınca da satrancı bıraktı.

Kasparov önce Rusya'da politikaya atıldı ama Putin ile pek de başedemedi. Birkaç kez gözaltına alındı dayak yedi. Hatta bir defasında birisi kafasına satranç tahtası bile geçirdi.


Sonra FIDE Başkanlığı'nda Kirsan Ilyumzhinov'u devirmeye çalıştı. Eski ezeli rakibi Anatoly Karpov'u destekledi.



2010 yılındaki seçimlerde Kasparov çok uğraştı. Genel kurulda Dantonvari ateşli bir konuşma yaptı ama sonuç çoktan belliydi. Kirsan Ilyumzhinov pek çok Afrika ülkesinin oylarını garantilemişti. Sistem şuydu: Bazı Afrika ülkeleri delege göndermiyor ama vekalet veriyorlardı. Hatta gelenler ülkelerine postalanıp sadece vekaletleri alınıyordu.

2014 yılında bu sefer Kasparov bizzat kendi aday oldu ama sonuç değişmedi. Kirsan aynı taktikler tekrar FIDE Başkanı oldu. Batılı ve belli başlı federasyonların hepsi Kirsan'a karşıydı ama toplu Afrika oyları ile baş edemiyorlardı. Artık makarna mı bulgur mu kömür mü yoksa başka bir şey mi sebep, siz tahmin edin.

8 Ağustos 2014 Cuma

En Büyük Şampiyon Emanuel Lasker



Satranç severler zaman zaman şampiyonları birbirleriyle kıyaslamayı severler. Satranç tarihinin en büyüğü kimdir? En yüksek ratinge ulaşan mı? en uzun süre şampiyon kalan mı? Yoksa rakiplerine en çok fark atan mı?

İkinci Dünya Şampiyonu Emanuel Lasker 26 yıl boyunca şampiyon kaldı ve unvanını Capablanca'ya kaybettiğinde 60'lı yaşlarındaydı. Şimdi Capablanca, Lasker'den daha büyük şampiyon mu? Üstelik şampiyonluk maçı Capa'nın ülkesinde Küba'nın tropik ikliminde yapılmıştı. Zavallı Lasker  iklimin de etkisiyle maçı yarım bırakarak terk etmek zorunda kaldı. Lasker unvanını kaybettikten sonra bile Capablanca'nın önünde turnuvaları bitirmiştir.

Bu tartışmaları bir yana bırakırsak Lasker satranç tarihinde çok öenmli bir figürdür. Lasker satranç tahtasındaki mücadelenin her anlamda bir mücadele olduğuna inanırdı. Tabii burada kasdedilen centilmenlik dışı hareketler yaparak avantaj sağlamak değildi. Richard Reti'nin güzel kitabı "Büyükustalar ve Modern Görüşler"de de anlattığı gibi Lasker rakiplerinin oyunlarını inceler ve onların zaaflarını hızlıca anlardı. Eğer bir oyuncu atak oyundan hoşlanıyorsa yeri geldiğinde onu oyunsonuna veya sakin konumlara çekmeye çalışırdı. Veya tersi durum varsa rakiplerini karmaşata sokardı. Reti bu durumu rakibi uçurumun kenarına getirmek olarak ifade ediyor. Evet uçurumun kenarı Lasker için de tehlikeli olabilir ama Lasker uçurumun kenarına gelmeye o kadar alışıktır ki bu durumda avantaj onda olurdu.

Bir defasında Capablanca ile oynamaktadır ve beraberlik Capa'nın işine gelecektir. Lasker beyaz ile kırışmalı İspanyol'a girer ki bu varyant beraberliğe gitmesiyle bilinir. Ne var ki siyahın beraberlik için aktif oynaması gerekmektedir. Capa beraberliği isterken aktif oynama düşüncesine uyum sağlayamaz ve kaybeder. Lasker'in psikolojik oyunu işe yaramıştır. Lasker bunun yanı sıra f5! gibi çok öenmli stratejik fikri de uygular. Bu hamle ile e4 piyonunu geri bırakır ve e5 karesini zayıflatır ama e6 karesi sayesinde avantaj elde eder. Yani Lasker'in başarılarını sadece psikolojiye bağlayamayız ama Lasker oyunun o yönüne vurguda bulunmuştur.

Eskiden sıklıkla olduğu gibi satranç oyuncuları profesyonel değildi. Lasker aslında bir matematikçiydi ve arkadaşı Einstein'a göre kendini bilime verse çok daha iyi olacaktı.

6 Ağustos 2014 Çarşamba

Satranç Makinesi Capablanca



Capablanca hakkında o kadar çok anlatılacak şey var ki! Oyun tekniğinin mükemmeliğinden dolayı "Satranç Makinesi" adını almış bir şampiyon. Şampiyonluk unvanını 1921 - 1927 yılları arasında sadece 6 yılı elinde tutmasına rağmen en unutulmaz şampiyonlardan biridir.

Capablanca henüz 4 yaşındayken satranç oynamayı babasını izlerken öğrenmiş ve hatta babasının yaptığı imkansız hamleyi de görüp uyarmış. Eh tabii babada muhakkak büyük bir şaşkınlık ve gurur yaratmış olsa gerek. Sonra iki oyun oynamışlar ve ikisini de Jose kazanmış. Açıkçası ilk oynadığı iki oyunu kazanması biraz abartı gibi gelse de sıradan insanların dehaların kapasitelerini anlaması zor oluyor.

8 yaşındayken Havana Satranç Kulübü'nde oynamaya başlamış ama doktor çok fazla oynamaması konusunda uyarmış. 13 yaşındayken az bir farkla olsa da Küba Şampiyonu Corzo'yu yenmiştir.

Daha sonra Amerika'ya eğitim için gitmiş ve sıkı durun orada en çok ilgi duyduğu şey beyzbolmuş!


Yukarıdaki resimde en geride soldan üçüncü Jose Roul Capablanca'nın tam kendisi. Ne olduysa sonradan beyzboldan kopmuş ve satranca yönelmiş. Eh tabii satrançta basamakları hızla tırmanmış ve 26 senedir Dünya Şampiyonu olan Lasker'i yenerek şampiyon olmuş.

Küba'da yapılan bu maçta Lasker iklimden epey olumsuz etkilenmiştir ve 4-0 yenikken maçı terk eder. Maç 6 galibiyet üzerinden oynanmaktaydı. Capa şampiyon olunca pek insan onun uzunca bir süre şampiyon kalacağını düşündü ama daha ilk unvan maçında Alekhine'e kaybetti. Arkadaşı ve öğrencisi sayılan Alekhine ile araları bu olaydan sonra bir daha hiç iyi olmadı. Sebebi Alekhine'nin rövanş maçını vermemesi ve adeta Capablanca'dan kaçmasıydı. Sebebi Alekhine'in yaşamını şampiyonluk unvanı ile sürdürmesiydi. O, Capablanca gibi zengin değildi ve nitekim ölene kadar da dünya şampiyonu kaldı.

Bakın Capablanca, Alekhine için neler düşünüyormuş: Ondan nefret ediyorum!

Capablanca doğal bir yetenekti ve pek çok doğal yeteneğin sahip olduğu bir başka özelliğe de sahipti: tembellik. Açılışları çalışmayı sevmezdi. Bir gün açılışta o hamleyi neden oynadığı sorulunca "Daha önce Alekhine oynamıştı. Kötü olsa oynamazdı." diye cevap vermiştir.

4 Ağustos 2014 Pazartesi

Riga Sihirbazı Mikhail Tal


Sekizinci Dünya Şampiyonu Mikhail Tal, Riga sihirbazı olarak bilinir. O taşları adeta sihirli değneği ile oynatır. Satranç tarihinin ne kombinatif ve şaşırtıcı oyuncularından biridir. Sezgisel fedaları ünlüdür. Genelde kombinezonlar hızlı sonuç almaya yöneliktir. Feda yaparsınız ve karşılığında ya verdiğinizden fazlasını alır veya mat edersiniz. Ne var ki pek çok zaman Tal bir feda yapar ve oyun devam eder. Belki fedayı bir başka feda takip eder ve Tal'in inanılmaz baskısı galibiyet ile sonuçlanır.

Pek çok zaman Tal kazandıktan sonra oyun dikkatle analiz edildiğinde aslında fedanın hatalı olduğu fark edilir ama buna Tal'in cevabı hazırdır. "Tik, tak zaman işliyor. Tüm bu hamleleri rakibim masa başında bulmak zorunda." Yıldırım oyunlarını da büyük bir enerjiyle oynar. Fedası bazen boşa çıkınca "Olsun, bu sefer zamandan kazanacağım"dır.

Tal keyif adamıdır. Satranca tutkuyla bağlıdır ve satrancı da keyif için oynar. Hani TV'lerdeki berbat bir karakterin lafı vardır ya "Sonunu düşünen kahraman olamaz" diye. Pek memnun olmadan alıntıladık ama Tal de fedaları yaparken sonunu düşünmez, kaybeder miyim diye korkmaz. Merak eder ve fedayı yapar. Onun için satranç bir bilimden çok artistik bir alan ve belki de bir kumar sahasıdır. Ama o defalarca bu tehlikeli anları yaşamış biri olarak gücünün de o konumlardan geldiğini bilir ve karışık konumlardan kaçınmaz.

Gerçek hayatta da arkadaş canlısıdır. Oyunu bitince bir barın yolunu tutar, içkisini içer, sigarasnı tüttürür. Kim olursanız olun onun yanına gidip sohbet etmek isteseniz sizi kırmaz.

Kahraman Olgaç'ın anlattığı bir hikaye vardı. 12 yaşındaki Tal elinde satranç takımı ile Dünya Şampiyonu Botvinnik'in yazlığına gider ve kapısını çalar. Botvinnik'e meydan okumaktadır ama Botvinnik'in eşi onu geri yollar. 11 yıl sonra Tal Dünya Şampiyonluğu için Botvinnik'in karşısına çıkacaktır. İlk oyunda 1.e4 oynayacağını da ilan eder ve ilk oyunu güzel bir şekilde kazanır. Tam kendi stilinde fırtına gibi eser ve Dünya Şampiyonu olur. Bir yıl sonra ise bilenmiş Botvinnik unvanını geri almayı başarırır.

İşin ilginci ilk maçta Tal açılıştan iyi çıkmaz ama istediği tarzda konumlara ulaşır ve başarılı olur. İkinci maçta ise Tal açılıştan iyi çıkar ama stiline uygun olmayan konumlarda oynadığı için ise başarısız olur. Kafayı açılışa takanlar için şüphesiz bu da ilginç bir ders sayılabilir.

Tal hayatı boyunca sağlık sorunları çekmiştir. Böbreği alnır ve defalarca ameliyat olur. Çok genç yaşta, 55 yaşında vefat eder. Hastanede gözlem altındayken dayanamaz kaçar ve Kasparov ile de oynayacağı bir yıldırım turnuvasına katılır. İşte görüntüle bu turnuvadan.


1 Ağustos 2014 Cuma

Boris Spassky, Yetenekli, Tembel ve Centilmen Şampiyon




1970 yılındaki satranç kaynaklarında Boris Spassky'nin gelmiş geçmiş en kuvvetli şampiyon olduğuna dair yazılar vardı. Şimdi ise satranççılara sorsanız onun isminin genelde Fischer - Spassky maçından bilirler ve bu maçta kötü bir şekilde kaybeden taraftır. Spassky'nin Fischer'in yanında önemi olmadığı düşünülür.

Günümüzde de son şampiyon Carlsen'in en büyük olduğu düşünülüyor. En yüksek elo rekoru elinde ama kesin bir yargıya varmak için çok erken. Bir Çinli diplomata Fransız İhtilali konusunda ne düşündüğü sorulmuş. Binlerce yıllık bir medeniyetin temsilcisi "Henüz kesin bir yargıya varmak için çok erken" demiş. Peki yıllar sonra objektif olarak Spassky hakkında neler söylenebilir.

Boris Spassky hiç bir Şampiyonun yapamadığı birşeyi başarmıştır. 1966 yılında Petrosian ile Dünya Şampiyonluğu maçı yapar ama kaybeder. Günümüzdeki gibi Dünya Şampiyonun karşısına çıkabilmek 1-2 turnuvalık bir süreç değildi. Önce kendi ülkenizde şampiyonada oynardınız. Sonra Zonal ve sonra İnterzolan Turnuvası gelirdi. Bu turnuvada ilk sekize kalanlar eleme usulü oynarlardı. Çeyrek final, yarı final ve final maçından sonra Dünya Şampiyonunun karşısına çıkabilirdiniz. İnanılmaz gerilimli 3 seneden sonra tepede bekleyen en güçlüyle oynardınız. İşte bu süreçte sona gelen Spassky, Petrosian karşısında başarılı olamadı. Buna rağmen yılmadı ve bu süreci tekrar yaşarak tekrar Petrosian'ın karşısına çıktı ve bu sefer yenerek Dünya Şampiyonu olmayı başardı. İşte bunu Spassky'den başka başarabilen oyuncu yok.

Spassky doğal bir yetenekti ve doğal yeteneklerin sahip olduğu başka bir özelliğe de sahipti; tembellik. Elbette satrançta çalışmadan bir yere gelemezsiniz ama günde 8 saat çalışan Korchnoy ike mukayese ettiğinizde Spassky kesinlikle tembel sayılırdı.

Onun bir başka özelliği hırslı bir oyuncu olmamasıydı. Elbette tamamen hırssız, hedefsiz bir insandan bahsetmiyoruz ama Dünya Şampiyonları arasında bu şekilde kabul edilebilir.

Centilmen ve rahat düşkünü birisiydi. Fischer - Spassky maçında eğer istese maçı hükmen kazanabilirdi. Fischer kaprisleriyle kuralları ihlal etmişti ve Spassky maçı kazandım diye masadan kalksa itiraz edilemezdi ama o devam etti ve kaybetti.

Fischer son 3 yılını çılgın gibi Spassky ile yapacağı maça hazırlanmaya harcarken Spassky bol bol tenis oynuyordu. Bir gün karşısına genç Karpov'u antrenman maçı yapması için getirirler. Bir oyunu kazanır ötekisini ise zar zor berabere yapar. Yani iyi bir antrenman oyuncusu bulmuştur ama buna rağmen bu kadar yeter diyerek devamını oynamaz.

Aşağıda Spassky'nin çılgın bir kale fedalı oyununu göreceksiniz.


31 Temmuz 2014 Perşembe

Ünlü Kasparov - Karpov Maçları

Kasparov büyük olasılıkla Türkiye'de en tanınmış şampiyondur. Sebebi ise 1980 ve 1990'lı yıllarda TRT'nin Karpov - Kasparov şampiyonluk maçlarını sık sık haber yapmasıdır. 1984 yılında yaptıkları ilk maç toplam 49 oyun sürmüştü! Evet yazım hatası yok. Kırk dokuz oyun boyunca mücadele ettiler ve aynı gün bitmeyip ertesi gün devam edilen oyunlar da sayılırsa maç 2 aya yakın sürdü. Ve işin ilginci maçtan bir sonuç çıkmadı!

Sen git 49 oyun boyunca mücadele et ama sonuç alınmasın olcak iş değil gerçekten. Bu garip durumu açıklayalım. Günümüzde maçlar oyun sayısı ile kısıtlı. Örneğin son Anand - Carlsen maçı 12 oyun üzerinden oynandı. Eğer maç 6-6 bitseydi hemen ertesi gün hızlı satranç ve yine beraberlik halinde yıldırım oyunlarla maçın galibi belli olacaktı. 1984 yılındaki Karpov - Kasparov maçında ise galip gelme şartı 6 galibiyete ulaşmaktı. Yanılmıyorsam daha ilk 15 oyun bile bitmeden Karpov 5-0 öne geçti. Genç Kasparov için gerçekten trajik bir sonuçtu ama Kasparov geç de olsa şunu anladı ki uyguladığı saldırgan stili Karpov kendi lehine çok güzel kullanmaktaydı. Kasparov son çare strateji değiştirdi ve oyununu kaybetmemek üzerine kurdu. Ve bunu da başarmaya başladı. Arka arkaya 15'in üzerinde oyun berabere bitmeye başladı. Tabii hemen şu akla geliyordu: kaybetmemeye dayalı bu strateji nereye kadar gidecekti.

Şu oldu: Karpov kazanmak için zorlayıcı ve riskli oynamaya başladı. Kasparov da daha önce Karpov'un uyguladığı strateji ile puan almaya başladı. Maç 5-1 olunca Karpov maçı sonlandırmak için yine girişimlerde bulundu ama yine kaybetti. Bu arada Karpov uzun maçın sonucunda iyice geilmiş ve psikolojisi bozulmuştu. Aşırı kilo kaybetmeye başladı. bu maçla beraber zihinsel bir sporun ağır fiziksel sonuçları olabileceği de görülmüş oldu.



Rus destek ekibinin her türlü Karpov'u rahatlatma çabası işe yaramadı ve sonuç 5-3 oldu. Açıkça ivme Kasparov'dan yanaydı. İşte bu noktada FIDE devreye giriverdi ve maçı iptal etti. Kasparov da Karpov da bu duruma itiraz etti ama FIDE'ye göre maç adeta insanlıktan çıkmıştı ve taraflar 6 ay sonra 24 oyun üzerinden yeniden maç yapacaklardı. Günümüzdeki kurallardan farklı olarak maçın 12-12 bitmesi halinde ise uzatma maçları yoktu ve Karpov unvanını koruyacaktı.

6 ay sonra maç yapıl ve Kasparov 13-11 kazandı. Bir yıl sonra Karpov'a rövanş hakkı verildi ve yine Kasparov kazandı. Ondan sonra 2 kez daha şampiyonluk için karşılaştılar. İşte tüm bu maçlar bu iki ismi belli bir yaşın üzerindekiler için unutulmaz hale getirdi. Öyle ki satranç şampiyonu deyin Karposov diyenler bile çıkar!

Kasparov ve Karpov'un mücadeleleri hakkınd abir belgeseli İngilizce bilenler takip edebilir.



28 Temmuz 2014 Pazartesi

Paul Morphy'nin Oyun Anlayışı


Dünya Satranç Şampiyonu Fischer'e en beğendiği şampiyon sorulunca tereddütsüz Paul Morphy ismini verir. "Eğer günümüz teorisini öğrenmesi için süre verilse karşısında kimse dayanamazdı" diye sürdürür laflarını. 1859 yılında Avrupada Adolf Anderssen'i farklı bir biçimde yenip dünya şampiyonu olduğunda Morphy sadece 21 yaşındaydı. Satrancı da Dünya Şampiyonu olduktan sonra bıraktı. Morphy Amerika'ya döndüğünde kalabalıklar onu "Dünya Şampiyonu" pankartlarıyla karşıladı ama o bunları umursamadı. Ona göre satranç ciddi bir uğraş değildi ve bir daha ciddi bir şekilde satranç ile ilgilenmeyecekti. Satranç oynarsa da rakibi kim olursa olsun piyon ve hamle avansı verecekti. Bir kuyruklu yıldız gibi satranç dünyasından geçiverdi Morphy. Üstelik satranç ile ilgilendiği o kısa dönemde satranca inaılmaz katkılarda bulundu.

"Konumsal Satranç"  hamle hamle değil de uzun vadeli düşünmektir. Örneğin bir tehdit hamlesi görürsünüz ve iyi gibidir. Ama daha ilerisini düşünürseniz o tehdidin kendi aleyhinize olacağını görürsünüz. Veya bir piyon sürüşü iyi bir hamle gibi gözükebilir ama bu piyon sürüşü şah kanadını zayıflatıyordur ve er geç şahın başı derde girecektir. İşte bunları gözönünde bulundurmak konumdal satrançtır. Paul Morphy konumsal satranççıların ilkiydi. Dönemindeki oyuncular romantik satranç denilen dönemin etkisinde her hamlede saldırıyorlar veya saldırı hamlesi yoksa saldırı hazırlıyorlardı. Morphy ise yeterince gelişmeden yapılan saldırıların yersiz olduğunu gösterdi ve gelişimin önemini oyunlarında sergiledi. Morphy ile anlatılacak çok şey var. Şimdilik böyle bir giriş yapmış olalım.

27 Temmuz 2014 Pazar

Satranç Şampiyonları


Bu blogda size Dünya Satranç Şampiyonlarından bahsetmek istiyorum. Öyle tarih, tarih biyografi gibi değil ama içerisinde hikayelerin de olduğu şekilde farklı bir anlatım. Bu oyuncular satrançta neyi temsil ediyorlardı. Mücadeleleri nasıl oldu. Zirveye nasıl çıktılar. Satranca katkıları nelerdi benzeri konular işlenecek. Yukarıdaki resim ise oldukça ilginç. Ressam tüm şampiyonları birarada resimlemiş. Kasparov masa başında Lasker'e karşı. Fischer yaşlı Smyslov'un elini tutmuş. Öteki eli ise Karpov'un omzunda. Fischer unvanını maç yapmadan Anatoly Karpov'a devretmişti. Dostane bir omuz tutuş mu bu pek de belli değil. Tal'in ağzından ise her zamanki gibi sigarası eksik değil. Kramnik'in gözlerinin bağlı olması da garip. Resimde Carlsen yok. Onun şampiyonluğundan önce resmedilmiş.

İşte bu şampiyonlardan mümkün olduğunca bahsedeceğiz. Bakalım ne kadar enteresan olabilecek!